Yunus Erdoğan
30 Ekim 2018, Salı
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd Allah’a, selam, O’nun seçilmiş kullarının üzerine olsun…
HZ. PEYGAMBER DÖNEMİNDE YARIŞLAR
At ve devenin Arapların hayatında çok önemli bir yeri vardır. Kütüb-ü Tis'a denilen dokuz meşhur hadis kaynağında at ile ilgili pek çok hadise rastlamak mümkündür. Hatta bunlardan Nesai Sünen adını verdiği hadis külliyatının birini Kitabu'l-Hayl (Atlar kitabı) adı ile atlara ayırmıştır. Özellikle Medine döneminde at ve deve yarışlarının yapıldığı kaynaklarda geçmektedir. Hz. Peygamber de buna özel önem göstermiştir. (Taberani, 1995)
Hadis kaynakları Peygamber zamanında Medine'de at ve develer için iki ayrı yarış sahasından ve onların uzunluklarından söz ederler. Burası Hayfa denilen mahal ile Seniyyetu'l-veda arasında 5-6 veya 6-7 mil uzunluğunda bir yerdir. Yarış hayvanı olmayıp sıradan hayvanları olanlar için ihdas edilen alan ise Seniyyetu'l-veda ile Benu Zurayk mescidi arası 1 mil kadar uzunluğu olan bir yerdir. Burada önemli olan Peygamberin de at ve devesiyle bu yarışlara katılmış olmasıdır. (Ebu Davud, 1401 h/1981)
Buhari ve diğer pek çok kaynakta kaydedildiği gibi Rasulullah'ın meşhur yarış devesi "Adba" la yüsbak" -geçilmez- olarak ün yapmıştı. Devesiyle yarışa katılan bir bedevinin Peygamberin devesini geçip yarışı kazanması Sahabeye çok ağır gelmişti. Onların bu üzüntüleri karşısında Peygamberin onlara söylediği sözleri şöyleydi: "Allah'ın (c.c) burada dünyevi bir şeyi zirveye yükseltip de sonra onu alaşağı etmediği hiç bir şey yoktur". (Buhari, 1315, Yeniçeri, 2009)
Hz. Peygamber döneminin müessesevi yönlerini ele alan Huzai onun, Mekke'de Muhassab denilen mevkide yapılan bir yarışa Edhem adlı atıyla katıldığını ve bu yarışı kazandığını kaydeder. Bu yarış fetihten sonraki bir zamanda tertiplenmiş olmalıdır. Yarışlarda Peygamberin bizzat yarışmayıp onun atlarını koşturan süvarilerinin adları da vardır. Onun bir seferinde Zarib adlı atını Sehl b. Sad koştururken, bir diğer zamanda yarışa soktuğu Lizaz adlı atını da Ebu Useyd koşturmuştur. (Huza'i, 1401 h/1980)
Peygamberin seferi bir hareket sırasında bile at yarışı düzenlediğini görmekteyiz. Hicri 9. yılda gerçekleşen Tebük seferi sırasında kendisine Akabe körfezi kıyısındaki Makna köyü halkından at yetiştiricisi olan Ubeyd adında biri ona muvarih cinsi bir yarış atı hediye eder. Sefer 30 bin kişiyle gerçekleşmiş o güne kadar olanların en büyüğüdür. Peygamber hemen orada bir yarış tertipler ve bu yarışı gerçekten onun bu atı kazanır. (Hamidullah, 1980)
Nitekim bir yarışta atının kazanması, bir beşer olarak Hz. Peygamberi de son derece mutlu etmiş ve o, bu sevincini izhar etmekten kendini alamamıştı. Kendisini Peygambere hizmete adayan Enes (R.A)'in, daha sonraları bazı meraklılara, onun müsabakalarından söz ederken; Peygamberin, atıyla katıldığı bir yarışı kazanınca yüzünde beliren sevinç ve gülümsemeyi onlara anlattığını görürüz. (Hammad, 1404 h/1984, Yeniçeri, 2009)
GÜNÜMÜZ VE SPOR
Sorunlar, sorunlar, sorunlar!
Türk sporu hep bir sıkıntı içinde, neden?
Her türlü hassasiyetten uzak ahlaki değerlerin ayaklar altına alındığı, haksız kazanç ve kumarın sporun her branşını kuşattığı bu zamanda Türk sporundan yıkımdan başka ne bekleyebiliriz ki. Bu öyle bir yıkım ki her geçen gün daha çok genci daha çok insanı yerle bir etmeye devam etmekte, onları kumara, haksız kazanç elde etmeye, düşene bir tekmede biz atalım dedirtmeye ve ahlaksızlığa itmeye devam etmektedir. Gözlerimizin önünde gençlerimiz haram bataklığına, günah çukurlarına gömülmekte, gözlerimizin önünde yok olup gitmektedirler. Elimizden hiç mi bir şey gelmiyor?
Ey! Milyarlarca lira kazanan antrenörler, spor yöneticileri, proflar, doçentler vb. evlatlarınız gözünüzün önünde eriyor hiç mi vicdanınız sızlamıyor ki hala daha nereden daha çok para kazanırım rant elde ederim hangi ülkeleri bedava gezerim yer içer keyfime bakarım kimin ayağını kaydırır yerine geçer makam sahibi olurum demekte ve Türk sporunun yok oluşunu seyretmektesiniz. Yeter artık kendinize gelmelisiniz. Allah için ayağa kalkmalısınız. Hz. Muhammed'i bıkmadan usanmadan anlatmalısınız sporcularınıza hayatınız da yaşayarak göstermelisiniz bunu, yolunda bulunmalı O'nun spora getirdiği bakışı her gün saatlerce anlatmalısınız yetiştirdiğiniz sporcularınıza, öğrencilerinize hayatınızın baş köşesine koymalısınız. Yeter artık bu işin kaymağını yediğiniz Allah için birazda sıkıntısını, çilesini çekin. Yeter artık yazın serin, kışın sıcak odalarda bilimsel çalışmalar yaptığınız, beton yığınların içerisine saklandığınız- arada bir de olsa- dışarı çıkın ne olur şu bataklıktan bir el tutun çekin alın onu oradan. Paranız değil, makamınız değil, unvanınız değil şefkatiniz, merhametiniz, babacanlığınız, sıcaklığınız konuşsun artık. Vallahi yoğunluğunuzdan dolayı yiyemediğiniz bir öğle yemeği kadar dert etmiyorsanız kendinize bu bataklıkta yitip giden sporcuları, gençleri işte o zaman her geçen gün kaybetmeye biraz daha mahkumuz demektir Türk Sporunu ve insanlığımızı. Allah bize bir diriliş ve direniş ruhu nasip etsin ümmetin dertleriyle dertlene bilmeyi nasip etsin. Yarınlar yorgun olanların değil rahatından vazgeçenlerin olacaktır. Dua eder dua bekleriz.
Taberani, (Ebu'l-Kasım Muhammed b. Süleyman b. ahmed b. Eyyub et-Taberani), (1995), el Mu'cemul-Evsat, Tahkik: Mahmud et-Tahhan, Riyad
Yeniçeri, C., (2009), Hz. Peygamber'in Çevreciliği, Spor Etkinlikleri ve Kuranda Çevrecilik İslam'ın Değer Hükümler ve Felsefesi Açısından Çevrecilik ve Spor, Çamlıca yayınları
Hamidullah, Muhammed., (1980), İslam peygamberi, (çev. Salih Tuğ), İstanbul
Hammad b. İshak, (1404, h/1984), Terikatu'n-Nebi Beyrut
Ebu Davud, ( Süleyman b. Eş'as es-Sicistani), (1981 ), Sünen, İstanbul
Buhari, (Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail), (1315 h/1915), el-Cami-ül Müsnedüs Sahihül Muhtasar min Umuri Rasulillah ve Sünenihi ve Eyyamihi, İstanbul
Huza'i, (Ali b. Muhammed), (1401, h/1980), Tahricud-Delalati's-Semıyye ala ma Kane fi-Ahdi Rasulillah, Kahire