Ozan Hayri Soyer Yazdı: Bir Âyet Bir Şerh: Îmân Etmek Zor Mu Kolay Mı?

DİĞER HABERLER - 11 Mayıs 2020, Pazartesi

Dergimiz Yazalarından Ozan Hayri Soyer'in kaleme aldığı Bir Âyet Bir Şerh: Îmân Etmek Zor Mu Kolay Mı? başlıklı yazısını istifadenize sunuyoruz.

Dergimiz Yazalarından Ozan Hayri Soyer'in kaleme aldığı Bir Âyet Bir Şerh: Îmân Etmek Zor Mu Kolay Mı? başlıklı yazısını istifadenize sunuyoruz:

 

Bir Âyet Bir Şerh: Îmân Etmek Zor Mu Kolay Mı?

Bismillâhirramanirrahîm
“Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça asla ‘iyi’ye (hayra, takvâya,
Allah’ın rızasına) erişemezsiniz. Her ne sarfederseniz, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilen (ve
onun mükâfatını veren)dir.”3/92
Sizce de Subhanallah(!) dedirten bir âyet-i kerîme değil mi? İnsanın üzerinde, sanki
onu iki yakasından tutupta kuvvetlice birkaç kez silken bir adamın meydana getirdiği etkiyi
bırakıyor. Bir yandan da akıldan hızlıca ve âdeta iz bıraka bıraka geçen birçok düşünceyi
tetikliyor. “Şu vakitte falancaya şunu vermiştim ama niyetim şöyleydi, böyledi. Keşke falan
şekilde yapsaydım. Acaba onun yerine sevdiğim bir şeyi verebilir miydim?” ilâ-âhir…
Bu âyetin Hadîslerde de bir uzantısı vardır. Peygamber (a.s): “Sizden biriniz, kendisi
için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman
etmiş olmaz.” buyurmuştur. Hayatımızı göz önünde bulundurduğunda bu ameller ne kadar da
zor geliyor!
Bizler için dünya hayatı, en nihayetinde sevdiğimiz şeylerden ibârettir. Onlarla
hemhâl olduğumuzda hayat çekilir hâle gelir, kayıplarında ise hep bir şeyler eksiktir artık.
Kaybettiklerimizi geri kazanmaya çalışmakla ya da geri gelmeyeceklerse onların
eksiklikleriyle yaşama devam etmeye çalışırız ancak eksikliklerin arttığı ölçüde hayatta tatsız
bir hâle gelir. Eğer ki biz hayatı dünyadan ibâret görüyorsak!
Elbette, insan için sevdiği şeyleri kaybetmek zordur ve acı verir. Peki ya sevdiğimiz
şeylerden bile-isteye ferâgat etmek, onların bizi geçici dünya hayatına bağladığı bağlantıları
kesip atmak, hepsinden fâriğ olmakta (Bkz. İnşirah Sûresi) mı aynı zorluktadır ve acı
vericidir? Zor olduğu şüphesiz, ancak acı verici olduğu tartışılır. Hele ki bir mü’min için!
Fakat elhamdulillah ki dinimizin düstûrlarından biri “zorlaştırmayınız,
kolaylaştırınız”dır. Hasan-ı Basrî (ks.) der ki: “Bir kimse sevdiği (yanındaki) tek bir hurmayı
bile Allah rızası için sadaka olarak verse, âyetteki ‘birr/iyi’ye mazhar olur.” Bu âyetin
müjdesine mazhâr olmak ne kadar da kolaymış değil mi?
Kişi oğlu böyledir zaten, işi kolay yönüyle nasıl icrâ edebileceğini düşüneceğine bir
sürü vehimlerle âdeta bu işi nasıl yapamayacağını düşünür. E bu da onun kaçamayacağı bir
mücadeledir. Bir tarafta nefsin fücûr yönü ve şeytanın, şeytanlaşmış insanların ve cinlerin

vesveseleri; diğer taraftaysa nefsin takvâ yönü ve sâlihlerin, sıddıkların telkinleri
tavsiyeleri… Mücadele de bu ikisi arasında değil midir zaten? Ancak biz her zaman iyiliği
yapmanın zor olduğunu zannediriz. Oysa ki Allah û Te’âlâ iyi olanın yolunu
kolaylaştırmıştır. (Bkz. 73/20, 87/8, 94/5-6)
Bu hususta bizler için en güzel örnek kendi serüvenimizdir. İnsan kendi gelişimine
bakmalıdır. Kendimizden bîhaber anne karnında geçirdiğimiz 9 ayın sonrasında yine ne
olduğunu uzun süre kavrayamadığımız bir dünyaya doğuyoruz. O kadar aciziz ki eli ayağı
öpülesi annelerimiz ağzımıza sütünü akıtmasa bir köşe de bakımsızlıktan ölür gideriz. Bu
durum uzun yıllar sürer. Kafasını ve belini dik tutmayı dahî beceremeyen insan, (heyhât ki bu
insan daha sonra başı ve göğsü dim dik bir şekilde Rabbîne karşı âsî kesilir! Bkz. 36/77)
yavaş yavaş evvelâ emeklemeyi, yürümeyi, sonra da koşmayı öğrenir. Gelişimimiz bu şekilde
kademe kademe devam eder.
İşte manevî kemâl de bu şekildedir. En nihayetinde kimse bir anda en çok sevdiği
şeyleri infak edemeyecektir ama bu demek değildir ki insan bu âyetin müjdesinden uzak
kalsın. Küçükten başlayalım. Evimize aldığımız, yemekten zevk aldığımız cins
hurmamızdan komşumuza, misafirimize, eşimize çocuklarımıza ikram ederek başlayalım. Bu
âmeli neden yaptığımızı, yani niyetimizi unutmadan âmel etmenin zevkini tadalım.
Rabbimizin ihsânını, lütfûnu, feyzini tecrübe edelim. Bunları tadan insan zaten bu zevke ve
feyze âşık olacak ve neyi varsa Allah yolunda onu fedâ edecektir.
Evet soralım kendimize, îmân etmek zor mu kolay mı?
Vesselâmu âleykum ve rahmetullah

Bu haber toplam 888 kez ziyaret edildi.

Yorum Ekle

Adınız / Rumuz

Yorumunuz