Musa Duman
11 Mart 2019, Pazartesi
Türkiye siyasetinin bugünlerdeki en önemli ajandalarından biri eski dışişleri bakanı ve başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yeni parti kuracağı iddiası.
Yaklaşık bir aydır basında yeni partinin içeriğine ve kadrolarına dair onlarca haber yayınlanmasına rağmen, Davutoğlu’ndan konuya dair yalanlama gelmediği gibi teyit eder nitelikte sinyaller de verildi. Yeni partinin başlıca itirazı; Ak Parti içerisinde trolleşmenin baş gösterdiği, ülkedeki haksızlık ve hukuksuzluklara çanak tutulduğu yönünde temerküz etti. 24 Haziran seçimlerinden önce başlayan sızlanmalardan cesaret bulan Davutoğlu’nun, atacağı bu adımla özellikle kendi dışişleri bakanlığı döneminden sonra Ak Parti saflarına kattığı bir kısım İslami STK’ları da gözettiği yorumları yapıldı.
Bu süreçte Erdoğan ve Davutoğlu taraftarları arasındaki ayrışma ‘beka’ tartışmaları ekseninde şekillendi. Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen Karar Gazetesi ve diğer muhafazakar gazetelerin köşede bucakta kalmış bazı yazarları yeni partinin çıkış noktasını temellendirecek propagandalarla dikkatleri üzerlerine çektiler.
Dikkatleri üzerlerine çektiler diyorum; çünkü düne kadar böylesi bir gündemleri yoktu. Düne kadar tevil, yağlama, yıkama başlıca maharetleri olan bu çevreler için yeni bir deneyim başladı.
Trenden Atılanlar…
15-20 sene öncesine kadar iktidar nimetlerinden uzak tutulan ve dünya görüşünden dolayı aşağılanan Türkiye Müslümanları, iktidar nimetiyle tanışınca maalesef psiko-patolojik bir hale büründüler. Düne kadar ‘İslami Hareket Engellenemez’ diye meydanları titretenler ülkenin önemli mevkilerini işgal ettiler, dünkü eski dostlarının STK’ları için de ihale bekçiliğinin yolunu açtılar.
Hal böyle olunca, konforlarının bozulmasını istemeyen bu çevreler eleştiriye tahammül edemez bir noktaya geldiler. Kendisinden olmayana adaletle hükmetmek mushaf seviyesinde kaldı. Bu da zamanla ağır dozda bir trolleşme meydana getirdi.
İşin burası su götürmüyorken, Davutoğlu cenahının tutarsızlığı ve ilkesizliği ise şu noktalarda temellendi:
- Davutoğlu ve bugün ona destek verme eğiliminde olan figürler, trende iken sorun yoktu. Ne zaman trenden bavullarıyla beraber tekme yemek suretiyle indirildiler, o zaman feryad figan etmeye başladılar. Bugün hükümeti kıyasıya eleştiren ve trolleşmeden sitem eden yazar-çizer takımının çok önemli bir kısmı ya mevkilerinden oldular, ya da istedikleri levelde bir terfiyi sağlayamadılar. Beka tartışmalarını köşelerinden en şiddetli şekilde sürdürenlerin eski vekil, eski vekil adayı olması tesadüf olmasa gerek.
-Davutoğlu ve yanında konumlanan çevrelerin kahir ekseriyeti mezhepçi kıstaslara haiz. Bu çevrelerin özellikle STK boyutunda olanları önceden öyle/böyle çekince koydukları Ak Parti’yi 2009 sonrası güçlü bir şekilde özümsediler. Çünkü, 2009 hocaları Davutoğlu’nun dışişlerinin başına geçtiği dönemdi. Davutoğlu, bu çevreleri Arap Baharı’nda olağanüstü şekilde dürtükledi. Arap Baharı’nın İslami bir dalga olduğu, Amerika’nın kesinlikle işin içinde olmadığına ikna etti. Hatta Malatya’daki füze rampalarından, diğer ABD/NATO üslerine varıncaya kadar İslam tarihinden örneklerle tevil etmediği hiçbir şey kalmadı. Bu çevrelerle Davutoğlu arasındaki ortak toplantılarda ABD’nin açık desteğini alan Arap muhalif hareketlerinin desteklenmesi, İran ve Hizbullah’ın şeytanlaştırılması kararları alındı ve alçakça iftira kampanyalarıyla Türkiye halkının kanına girildi. Hükümetin 15 Temmuz sonrası Suriye’deki yanlış politikasından dönerek İran’la yakınlaşması ne hikmetse en çok bu çevreleri rahatsız etti. Dahası olay mezhep bağlamından çıkarak, Venezuela’daki Maduro hükümetinin desteklenmesi de Davutoğlu cenahını çileden çıkararak ‘Al Maduro’yu vur Trump’a mottosunun işlenmesine kadar işi götürdü.
Tutarlılık Herkese Lazım!
17 senelik iktidar tecrübesinde, Türkiye Müslümanlarının ifrat ve tefrit arasında fasit bir döngüye girdiği görüldü. Adalet duygusu yitirilerek yanlışa yanlış, doğruya doğru deme dirayeti gösterilemedi.
Kendi içimizi, İslami camiayı konsolide eden, dışarıya da adalet yüklü pratiklerle açılım sağlayan bir tarz oluşturulamadı. 17 senelik pratik bu açıdan hüsran oldu.
Bugün bu keşmekeşlikte Davutoğlu’na bel bağlayanlara bir uyarı yapmak da boynumuza borç oldu: Sakın ha sakın!