Kemal Öztürk
19 Aralık 2018, Çarşamba
BAKÜ
Kürsüye çıkanların konuşmaları, adaleti arayan insanların sesiydi bir anlamda. Dünyanın dört bir yanında, milyonlarca insanı ilgilendiren sorunlardı anlatılanlar. Hepsinin ortak tek bir noktası vardı: Adalet.
-Kuruluşunun yüzüncü yılında Birleşmiş Milletler Cemiyeti, dünyadaki adaletsizlikleri çözemiyor, sorunları ortadan kaldıramıyor.
-Küresel adalet arayışında Uluslararası Adalet Divanı’nın önemi arttı ama üzerine düşeni yapamıyor.
-Göçmenler, sığınmacılar, savaş mültecileri insanca bir hayat arayışında yaşamlarını yitiriyor. Dünya adaleti arayan bu insanlara kör, sağır, dilsiz.
-Suriye’de insanlığa karşı işlenen suçlara karşı hiçbir şey yapılmıyor, adalet mekanizmaları çalıştırılmıyor.
-Doğu Türkistan’da binlerce Müslüman toplama kamplarında tutuluyor.
-Gazze’de abluka, kuşatma ve baskı altında tutulan iki milyona yakın Filistinli, dünyada adaletin olmadığını gösteriyor.
-Yemen’de çocuklar kuşatma altında yaşamlarını yitirirken, adaletin adını anan olmuyor.
-Yukarı Karabağ’da hukuksuzca işgal edilmiş topraklardan göç etmek zorunda kalan 1,5 milyon Azeri, adaletin tecellisini bekliyor.
-Dünyada terörle mücadelede adaletsizlikler bitirilemiyor. FETÖ gibi terör örgütleri yargılanmıyor, korunuyor, destekleniyor.
-İslam ümmetinin haklarını arama, koruma ve geliştirme çabaları yetersiz. Müslümanların adalet arayışı her ülkede devam ediyor…
HUKUK ADAMLARININ ADALET ARAYIŞI
Türkiye Hukuk Platformu’nun Bakü’de yapılan 2. Avrasya Hukuk Kurultayı’nda hangi konuşmacıyı dinlesek insanlığa, İslam dünyasına ait bir dramdan, bir haksızlıktan, adaletsizlikten bahsettiğini gördük.
26 ülkeden, 350 hukukçu… Akademisyenler, yüksek yargı mensupları, avukat, yargı bürokrasisinden insanlar. Dünyadaki adaletsizliği tartıştılar, konuştular ve çözüm yolları aradılar.
Eğer dünyada bir adaletsizlik haritası çıkarılsaydı, bu haritada en çok İslam ülkelerinde adalet arayışının olduğu, dünyada en çok Müslümanların adaletsizliğe uğradığı görülecektir.
“Adalet mülkün (devletin) temelidir” sözünün sahibi olan Müslüman ülkelerin hukuk ve adalet karnesinin hiç de iyi olmadığını acı bir gerçek olarak görmemiz gerekir.
Bu yüzdendir ki, çoğu Müslüman 350 hukukçunun en çok dile getirdiği konu, dünyada Müslümanların uğradığı adaletsizlikler olsa da, en acı çektikleri konu da kendi ülkelerindeki adalet sorunlarının varlığı olsa gerek.
DÜNYADA ADALETİ ARAYANLAR
Müslümanlar olarak daha sıcak çatışma ve daha dramatik adaletsizlikler yaşasak da, aslında dünyanın her yanında insanlar adaleti arıyor, adaletsizliğe isyan ediyor ya da çaresizce feryat ediyor.
Güney Afrika’da hala ırkçılığa maruz kalmış, fakirliğe mahkum edilmiş kara derililerden tutun, Çin’de günde bir dolara çalıştırılan çağdaş kölelere, Orta Amerika’da binlerce kilometre yol yürüyen Guatemala, Honduras, El Salvadorlu fakirlerden tutun, Fransa’da Sarı Yeleklilere, Yunanistan’daki işçilere kadar… herkesin aradığı şey, adalettir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana adil bir dünya, adil bir yaşam, adil bir düzen ihtiyacı sanırım hiç bu kadar artmamıştı. Bu arayış azalmıyor, artıyor tam aksine. Adaleti arayanların sesi her geçen gün daha çok çıkıyor.
DÜNYADAKİ ADALETSİZ DÜZENİ KİM YIKACAK?
Kimi sessizce acı çekerek adalet arıyor (Doğu Türkistan, Myanmar). Kimi canını vererek adalet arıyor (Gazze, Yemen). Kimi sokaklarda gösteri yapıp, ortalığı ateşe vererek adalet arıyor (Fransa). Kimi yürüyerek (Orta Amerika), kimi sadece ölerek (Suriye) adaleti arıyor… Neticede dünyada herkes bir şekilde adaleti arıyor.
Kurultayın sonuç bildirgesinde tüm dünyaya şöyle seslenildi.
“Uluslararası hukukun, tüm devletlerin eşit, adil, etkin bir biçimde katılabildiği, yükümlülüklerin ve sorumlulukların aynı ilkeler çerçevesinde paylaşıldığı, insan haklarını ve insan onurunu korumayı kendisine temel gaye edinen bir yapıya kavuşturulması arzu edilmektedir.”
Bu kadar geniş coğrafyaya yayılmış, milyonlarca insanın “adalet” diye isyan ettiği bir dünyanın huzur bulması mümkün değildir.
Dünyadaki bu haksız düzeni, ‘adalet’ diye feryat eden insanlar yıkacaktır bir gün