İbrahim Tenekeci
8 Aralık 2018, Cumartesi
Emanet bahsinin neye karşılık geldiğini bilmeyen olabilir. Belediye başkan adaylarına evvela bu hassasiyet hatırlatılmalıdır.
Geçmişi bilir, geleceği bilemeyiz. Dolayısıyla, elimizdeki en geçerli ölçü, geride kalan günlerdir. Parti ayrımına girişmeden, İstanbul için soralım: Belediye başkanlığı yapıp da maddi açıdan ihya olmayan kaç kişi vardır? Gönlümüze aziz bir hatıra gibi doğan birkaç sima...
Evet, emanet. Bu kelime, son yıllarda “geçici” gibi hafif bir anlama gelmeye başladı. Emanetin kendisi geçici olabilir, fakat vebali kalıcıdır.
Bize emanet edilen imkânlar ve makamlar, bir gün mutlaka elimizden alınacaktır. Buradaki esas mesele, onları teslim ettikten sonra elimizin temiz kalıp kalmadığıdır.
Onca insanın gayret ve fedakârlığını kendi başarımız olarak göremez, gösteremeyiz. Emaneti şahsi kazanca dönüştüremeyiz. Yakınlarımızı kayıramayız. Yöneticiler için hısım ile hasım aynı anlamda birleşebilir. Vadi İstanbul’un her önünden geçişimde aklıma nedense bu cümle geliyor. Ormana sıfır.
1994 yılından bu zamana kadar farklı dönemlerde belediye başkanlığı ve etkili müdürlük yapmış birçok isim tanıyorum. Maalesef artık başka bir hayatın içindeler. Öncelikleri ve dertleri fazlasıyla değişti. Maddiyatla olan imtihanı ne yazık ki kaybettiler. Bu işin partisi falan olmuyor.
Bilgi, kibirle birlikte gelir. Kibrinizi bastıramazsanız eğer, başka bir şeye dönüşürsünüz. İlim, diğer insanları hor görme, rencide etme aracı haline gelebilir. Artık sizden vazgeçilmezi yoktur. Ağzınızdan en sık çıkan: O ne anlar?
Kibri beraberinde getiren iki şey daha var: Makam ve maddiyat. Kibri etkisiz kılmak yahut kılmamak biraz da fıtrat meselesidir. Önünüzde iki yol bulunur: Halktan biri veya kule sakini. Manevi açıdan dayanıklı, alkışa ve övgüye karşı dirayetli kimseler, kibir kulesine asla çıkmazlar.
İmza yetkisi, karar alma gücü, dev bütçeler ve emir veren olmak. Bunların nefsimize saldırısı ne fenadır.
Zorluk derecesi hayli yüksek günlerden geçiyoruz. Hayır, sadece dış güçleri, içerde yaşanan sıkıntıları kastetmiyoruz. Dikkat ederseniz, bereket ve huzur iyice azaldı. Yorgunluk ve usanç artıyor. Çünkü sürekli yeniden başlamak mecburiyetinde kalıyoruz. Bunun belli başlı nedenlerinden biri, emanet ehli olmayan kimselere teslim edilen emekler ve hayatlardır.
Demokrasinin hesap günü seçimlerdir. Kaybetseniz bile tekrar kazanma şansınız bulunur. Biz büyük hesap gününe inanan insanlarız. Mahşerde telafi hakkımız olmayabilir. Emaneti ziyan etmiş, kul hakkına gereken özeni göstermemiş, helal lokmayı zedelemiş, suiistimale göz yummuş biri olarak orada bulunmak ister miyiz? Bu sorunun bizi götürdüğü yer: Emaneti koruyan, aslında kendisini korumuş olur