Gençlere Diyecektim Ki
Yeni Şafak yazarı Faruk Beşer, bugünkü köşesinde gençlere yer verdi. Gençliğe ve gençlere yaptığı tavsiyeleri içeren yazısını iktibas ediyoruz.
Gençler, sizler on üç on dört, bilemediniz on beş yaşınızdan itibaren artık çocuk olmadığınızı bilmelisiniz. İslam akil baliğ olduğunuz yaşınızdan itibaren sizi tam bir mükellef sayıyor. Kısıtlılığı/hacri gerektiren sefeh hali bulunmadıktan sonra artık tam bir kişisiniz, tam bir eda ehliyetine sahipsiniz. Seçebilir, seçilebilirsiniz, en ehil olan sizseniz yönetebilirsiniz. Büyüklerin aldığı her türlü sorumluluğu, her türlü kararı alabilirsiniz.
İslam doğallık dinidir. Mademki, bu yaşta biyolojik olarak, hayatınızın sonuna kadar değişmeden devam edecek farklı bir safhaya giriyorsunuz o halde yaşlılardan tek farkınız sadece bilgi ve tecrübe eksikliğiniz olabilir. Onu da büyüklere sorarak halledersiniz. Demek ki, yaşlılara ihtiyacınızın olduğunu da bilmelisiniz. Oysa ehliyet ve yükümlülükler belli sınırlara bağlıdır. Gençlik, olgunluk ve yaşlılık sadece kronolojik bir sıralamadır. Bizim eğitimimizin en olumsuz yönü gençleri doktora sonuna kadar ‘öğrenci’ diye isimlendirip onlara hep çocuk psikolojisi yaşatmasıdır. Adam olduğunuzu bilin ve sorumluluk almaktan çekinmeyin. Büyükleriniz de size güvensinler ve sorumluluk versinler.
Böyle rasyonalist, ehli keyif, hazcı, dünyevi bir toplumda çok okumadan hakikati bulamazsınız ve Müslümanlığınız sürdüremezsiniz. İslam’ı internetten, medyadan ve televizyon hocalarından öğrenmeye kalkışmayın. Bunu ancak seçici, düzenli ve usule dayalı bir okuma ile başarabilirsiniz. Her kafadan bir sesin çıktığı, şeytanların ha bire soru üretip kafa karıştırdığı bir ortamda toplama bilgilerle ne kendinizi ikna edebilirsiniz, ne de başkasına yardımınız olur. Oysa sizin her birinizin omuzlarınızda on binlerce ümmet ferdinin yükü vardır. Bu sorumluluğu az bilgi ile yerine getiremezsiniz.
Okumalarınız merkezden başlamalıdır. Kuranıkerim’i ve Resulüllah’ın hayatını çok iyi bilmelisiniz. Dinin temel meselelerini, olmazsa olmazlarını tam yerleştirmeden başka alanlarda okumanız İslam’ı saf şekliyle anlamanızı zorlaştırır. Ağır felsefeyi de ileri seviyelere bırakmalısınız. Ta ki İslam’ı öğrenip felsefeyi onunla değerlendirebilesiniz, felsefeyle İslam’ı değil. Başlangıçta felsefe ihtiyacınızı düşünce ağırlıklı kitaplarla karşılamalısınız. Onlar da felsefenin başlangıcı sayılır.
Bu temel okumaları yapamazsanız ya İslam’dan uzaklaşıp, şüpheciliğe ve deizme kayarsınız ya da ideolojik İslam çeşitlerinden birine saplanır kalırsınız. Sonra insanları tekfir ve tadlil edip tefrikaya sebep olursunuz. İdeolojik İslam’la kastımız şudur: Ülkemizde olduğu gibi bazı gruplar İslam adına onun sadece bazı hükümlerini kendi arzularına ve kendi kalburlarına göre seçip kendi akıl ve düşünceleriyle bir İslam anlayışı oluşturuyor ve o seçtikleri parçalar dışında İslam’ın olmadığını düşünüyorlar.
Nefisle olan savaş kazanılmadan diğer savaşların kazanılamayacağını bilmelisiniz. Bunun için de ayrıca bilgiye ve sabra ihtiyacınız var. Sabırda Hz. Nûh gibi, kafanızdaki ve etrafınızdaki putları kırmada Hz. İbrahim gibi, İslam’ın hükümlerine teslimiyette Hz. İsmail gibi, iffette Hz. Yusuf gibi, davette, hikmette, cihadda, dostluk ve sadakatte Resulüllah (sa) gibi, dayanışmada Ashab-ı kehf gençleri gibi, kardeşlikte Ensar ve Muhacir gibi olmalısınız.
İbadet ve zikir olmadan nefsinize karşı yapacağınız cihadı kazanamazsınız. Bugün İslam adına cihat ettiğini söylediği halde, yolda kalan, dökülen, konformizme mağlup olan, hatta Deizme kayan gençlerimizin problemi imanlarını ibadet ve zikirle pekiştirmemeleridir. Kuranıkerim en büyük zikirdir. Dosdoğru kılınan beş vakit namaz en önemli ibadet ve en önemli zikirdir. Dosdoğru namaz kılma konusunda nefisle ve şeytanla yapılan savaşı kazanamayan bir genç asla dava adamı olamaz. Çünkü İslam’ın bütün savaşları namazın dosdoğru kılınması için yapılmıştır.
İslam adına yapılan yanlışlar elbette eleştirilebilir, eleştirilmelidir, ancak ilmi olgunluğa erişmeden diğer Müslümanların size göre hatalarıyla, onları suçlamakla vakit kaybetmeyin, böyle yaparak fırkacılığı körüklemeyin, unutmayın ki, şu anda ümmetin en büyük belası fırkacılıktır.
Ashab-ı kiramı çok iyi tanıyın, ashabın büyüklerinin hayatlarını sağlam kaynaklardan çok okuyun. Kendinize onlardan bir genci örnek seçin ve kendinizi onunla özdeşleştirin onun gibi davranmaya çalışın. Mesela Ali bin Ebi Talip, Erkam, Mus’ab, Talha, Üsame olun (Allah hepsinden razı olsun). Çünkü herkes kendine ashaptan bir örnek bulabilir. Cennetle müjdelenenlerin de bir değil on olmasının böyle bir hikmeti olduğu söylenir. Çünkü her insan bu on karakterden birini kendi karakterine uygun bulup onu örnek alabilir.
Cinsellik kafasını çok meşgul edenleriniz varsa evlensin, imanla, aşkla sevgi ile bulduğu saliha bir eş geçim konusunda onu yormaz. Bir kişinin yediği bir kabuk ekmek ikisine de yeter, korkmayın. Fakir olarak evlenenlere Allah’ın vadi var, onların ihtiyaçlarına yardım eder.
Kişi tek başına müslüman olabilir, ama tek başına müslüman kalabilmesi zordur. Nitelikli birliktelikler kurun, ders halkaları oluşturun, Kuranıkerim’i anlama dersleri yapın, okuduğunuz kitapları tartışın.
Bu haber toplam 547 kez ziyaret edildi.
Yorum Ekle
Adınız / RumuzYorumunuz