Gelir Adaletsizliği

HABERLER - 13 Mart 2019, Çarşamba

Mustafa Kutlu, Yeni Şafak'taki köşesinde gelir adaletsizliğini kaleme aldı. Zihniyet değişikliğinin gerekliliğini vurgulayan Kutlu'nun yazısı şu şekilde:

“Bıçak kemiğe dayanınca” ne oluyor dersiniz? Feryat-figan-isyan-intikam vesaire. Bütün bunlar oluyor, ezilenler her yola başvuruyor ama nafile. Taştan ses geliyor dünyadan gelmiyor. İşin sonu intihara varıyor. Yani binlerce yoksul, aç, ölümden kaçan insan patlak-plastik botlarla Ege’yi, Akdeniz’i, sınırı geçmek istiyor. Tel örgüler, duvarlar.

Ufacık bebelerin cesetleri sahile vuruyor. Bazı fotoğraflar “yılın fotoğrafı” seçiliyor, o kadar. Ben bu yazıyı yazarken ekranda şöyle bir haber vardı: Manş’ı geçen altı göçmen yakalanmış, Birleşik Krallık parlamentosu ayaklanmış. Topu topu altı kişi.

Sayın Erdoğan BM’de yaptığı konuşmada “Dünya beşten büyüktür” demişti. Bu söz epeyce dikkat çekti. Ama bence üzerinde pek durulmayan ikinci cümle çok önemli idi. “Dünya nüfusunun yarıdan fazlasının gelirine 62 kişi el koyuyor”. (Oxfam’a göre kişi sayısı 26).

O hayranlık ile takip edilen onca filozof-ilim adamı-sanatçı yetiştirmiş medeniyetin, hümanizmin, özgürlüğün, demokrasinin, hür düşüncenin merkezi kendi kutsal konforunu böyle koruyor. Lanet olsun.

“Küresel Güç” analizi yapan komploculara bakılırsa dünyadaki gelirin %90’ına dünya nüfusunun %10’u el koyuyor. Daha ileri gidenler var. Bunların sayısı yüz civarında imiş. Kim oldukları bilinmesin diye bu servet sahiplerinin üzerlerine ezoterik bir tül örtülmüştür. Rivayet muhtelif. Ancak yine de “Dünyanın en zengin 10 ferdi” başlığı ile listeler yayımlanıyor.

20. yazıda gelip dayandığımız nokta bu işte. Tablonun dehşetini yansıtan raporlar, rakamlar var.

Bunlardan birine göre dünyanın en zengin 5 ülkesiyle en fakir 5 ülkesi arasında 1820’den günümüze şöyle bir fark oluşmuş: İki yüzyıl sonunda (2013) da aradaki fark 88 kat artmış. Aynı kuruluşun 2018 raporuna göre dünya nüfusunun yarısının toplam serveti 26 milyarderin servetine eşit. (Oxfam).

Arkadaşlardan rica ettim “2018 Dünya Eşitsizlik Raporu”nu internetten çıkarıp gönderdiler. (Bende bu gibi kaynaklar yok. Zaten internet yok. Benimki kör görmez sezer misali. Ama sözümüzü üfürükten tayyare sanmasınlar diye bazan kaynak ve rakam zikrediyoruz). “Rapor”dan bazı tesbitleri aktarıyorum:

* “Yazan ve koordine edenler: Facundo Alvaredo, Lucas Chancel, Thomas Piketty, Emmanuel Saez, Gabriel Zucman.

* Gelir eşitsizliği dünyada bölgeden bölgeye büyük değişiklik göstermektedir. En düşük olduğu yer Avrupa, en yüksek olduğu yer ise Ortadoğu’dur.

* 2016’da, ülkenin en çok kazanan %10’luk kesiminin (en üst %10’luk gelir dilimi) toplam ulusal gelirden tek başına aldığı pay Avrupa’da %37, Çin’de %41, Rusya’da %46, Kanada ve ABD’de %47; Sahraaltı Afrika, Brezilya ve Hindistan’da %55 civarındadır. Ortadoğu’da, tahminlerimize göre dünyanın en eşitsiz bölgesinde ise en üst %10’luk kesim ulusal gelirin %61’ine sahiptir.

* Artan gelir eşitsizliği ve geçtiğimiz kırk yılda kamudan özele yapılan büyük transferler bireyler arasında servet eşitsizliğine yol açmıştır.

* En üst servet paylarındaki büyük artış komünizmden kapitalist ekonomilere geçmelerini takiben Çin ve Rusya’da da tecrübe edilmiştir. En üst %1’lik servet dilimi 1995 ve 2015 yıllarında sırasıyla %15’ten %22’ye ve %30’dan %43’e yükselmiştir.

* Ekonomik eşitsizliğe büyük ölçüde, özel kişi ya da kurumlara veya kamuya ait olabilen sermayenin mülkiyetindeki eşitsizlikler yol açar. 1980’den beri gerek zengin gerekse gelişmekte olsun, neredeyse bütün ülkelerde kamudan özele büyük servet transferleri olduğunu gösteriyoruz.

* Küresel gelir ve servet eşitsizliğiyle mücadele, ulusal ve uluslararası vergi politikalarında önemli değişimleri gerekli kılmaktadır.

* Finansal varlıkların mülkiyetini kaydeden küresel bazda bir finansal sicil sistemi vergi kaçırma, kara para aklama ve yükselen eşitsizliğe ciddi darbeler indirebilir.

* Vergi kaçırma bunlar içinde ilk sıralarda gelmektedir. Vergi cennetlerinin yükselişi küresel dünyada servetin ve sermaye gelirlerinin doğru düzgün ölçülmesini ve vergilendirilmesini zorlaştırmaktadır. Öte yandan toprak ve emlak kayıtları yüzyıllardır mevcuttur, servet giderek finansal kıymet görünümü aldığından bugün hane halkının elindeki servetin büyük bir bölümü kayıt altına alınamamaktadır. (Tapınak Şovalyeleri izin vermiyor galiba).

* Yakın tarihli araştırmalar fırsat eşitliği hakkındaki kamusal söylem ile eğitime erişimdeki eşitsizlik gerçeği arasında devasa bir uçurum olabileceğini göstermektedir.

* Hem mevcut eşitsizliği hem de eşitsizliğin daha da artmasını önlemek için, kamunun eğitim, sağlık ve çevrenin korunmasına yatırım yapmasına ihtiyaç vardır. Bunu yapmak ise çok zordur.”

Bu arkadaşlar ne diyor? Şudur: Mevcut düzen devam edecektir, ancak bunu ıslah mümkündür.

Bu dahi “Sürdürülebilir kalkınma” kabilinden bir ham hayaldir.

“Çağdaş Küresel Medeniyet”in vardığı nokta insanın insana zulmüdür.

Bu medeniyetin varoluş, âlem, dünya, insan, hayat, ahlâk, bilim anlayışı toptan terkedilmedikçe ne adalet ne hürriyet vücut bulabilir.

Hemen sorulacak: Çare nedir?

Çare öncelikle “zihniyet değişimi”dir. Bunu sağlayacak olan “İsyan ahlâkı”dır. Dünyaya söyleyecek sözümüz vardır. Jack Ellul “Söz düştü” demişti, ben de “Yiğit düştü yerden kalkar” diyorum.

Bu haber toplam 1106 kez ziyaret edildi.

Yorum Ekle

Adınız / Rumuz

Yorumunuz