Sosyal Medya Ahlakı

Fatma Barbarosoğlu

5 Aralık 2018, Çarşamba

Geçen haftanın en çok konuşulan konularından birisi hardal renkli yağmurluğu, sade ve şık ayakkabıları ile gayet zevkli ve kibar bir giyime sahip olan “bir kadın”ın, küçük bir kız çocuğu gibi avazı çıktığı kadar bağırdığına tanık olduğumuz vidyo oldu.

Vidyoyu ilk gördüğümde bu kadın müthiş bir haksızlığa tanık olmanın çaresizliği ile bağırıyor olabilir, olayın başını ve sonunu bilmeden bir olaya tanık ediliyorsak bu sadece o kişiye değil, tanık olan herkese zarar verir diye düşündüm.

Bir vidyo üzerinden “kamusal zarar/kamusal yarar” ı tespit etmek için birkaç gün boyunca vidyo üzerinden yapılmış tv haberleri ve internet yorumlarına dikkat kesildim.

Sosyal medya yoluyla viral olan her vidyodan sonra benim bana sorduğum ilk soru hiç değişmez: Peki ama bu vidyoyu neden seyrediyoruz? Kitleler bu vidyo hakkında neden bu kadar çok konuşma isteği duyuyor?

Tanıklıklarımızı doğru bir yere yerleştirmez isek duyarsızlaşırız.

Duyarsızlık, kişiyi özne olmaktan çıkararak nesneleştirir. Dolayısıyla “o anın niye tanığı olduk/oluyoruz” sorusunu bize servis edilen her haber üzerinden tartışmak ve sorgulamak zorundayız.

Sosyal medya ahalisinin yorumlarını kabaca üçe ayırmak mümkün.

Birinci gruptakiler kadın akademisyenin vücut dilini alay konusu yaparak

böyle öğretmenler görevden uzaklaştırılmalı/ Allah kocasına sabırlar versin/tipik akademisyen kibri vb. yorumlarla, grup kimliğini kadın ve akademisyen/öğretmen eleştirisi üzerinden dile getirdiler.

Kadın akademisyeni destekleyenler ise olayın başının sonunun bilinmediğini, herkesin bir kırılma noktasının olabileceğini, polisin kadını çıldırttıktan sonra bu görüntüleri aldığını iddia etti.

Taraftarlar ikiye ayrılıp karşılıklı “yorum” üretirken sağduyulu insanlar kişilerin görüntülerinin paylaşılmaması gerektiği üzerinde durarak olaylara karşı aklı selim bir tavır içinde oldular. Aklı selim sahibi kişilerin sayısı hiç az değil. Sadece birbirine karşı konumlanmış taraftarlar kadar gürültü çıkarmıyorlar.

Son yıllarda sosyolog olduğumu öğrenen kişilerden ilk duyduğum cümle şu oluyor, Söyleyin toplum olarak iyiye mi gidiyoruz kötüye mi? Benimle aynı ortamda bulunan bir meslektaşım, bana yöneltilen bu soruya şaşırarak insanların ne kadar umutsuz olduğunu söyledi. Ben bu soruya şaşırıyor muyum? Hayır. Kadim sorumuzdur “ne olacak bu memleketin hali?”.

Teknolojik her yenilik, değerler sistemini değiştirir. İnsanlar yeni ile eskiyi bağdaştırmakta, değişenin içinde değişmeyeni bulmakta zorlanırlar.

Vidyoyu seyreden herkes peki ama ne oldu sorusunu sordu. Akademisyenin bir öğrencisi ekşi sözlükte “olayın perde arkasını” yazdı. Bu izaha göre sözlük yazarının hocasının ehliyeti vardı ancak biraz hasar görmüştü, fakat polisler hasarlı ehliyeti yok hükmünde sayarak kendisine ceza kesti.

Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada ise, akademisyenin iddia ettiği gibi polislerin ceza yazmasının ehliyet yokluğundan dolayı değil ,

-Emniyet kemeri takmamak,

-Seyir halinde iken cep telefonu ile konuşmak,

-Aracın fenni muayenesini yaptırmamak,

yüzünden olduğu belirtildi.

Akademisyen kadın kuralları çiğnediğine göre yaptırımların sonucuna katlanmak zorunda. Kamuoyu olarak bizim konuşmamız gereken soru şu: Yaklaşık bir ay önce vuku bulmuş bir olayın vidyosu neden sosyal medyaya servis edildi?

Değerler internetinin inşası için, kişilerin rızası alınmadan vidyosunun servis edilmemesi gerektiği konusunda mutabakata varmak zorundayız. Buna ailelerin kendi çocuklarının vidyolarını paylaşmaları da dahil.

Dikkat ederseniz yazının içinde ne akademisyenin ne bağlı olduğu üniversitenin ismini hiç anmadım. Çünkü bu olay başına gelinceye kadar kendisi “kamusal bir kimlik” olarak tanınmıyordu. İnternet çağında yazılanlardan kolayına kurtulmak mümkün değil. Meşhur bir atasözümüz var, şüyuu vukuundan beter. Yani olayın dile düşmesi olayın olmasından daha kötü.

Sosyal medya ahlakının sağlıklı bir şekilde inkişaf etmesi için “vukuatları” analiz edelim ama kişilerin hak ve hürriyetlerini rencide etmemeye azami ölçüde dikkat ederek...

Yorum Ekle

Adınız / Rumuz

Yorumunuz