Eşya ve Sahiplik Üzerine
Tükenmez kalemin henüz icat edilmediği yıllar. Dolma ve kurşun kalemlerin devri. Bu kalemlerin çoğunda yüksek işçilik söz konusu. Çünkü yazı, sanat olarak görülüyor. Sonra tükenmez kalemler hayatımıza giriyor. Kalite ve estetik hızla düşüyor. Daha pratik. Kullanıyor ve bitince atıyorsun. Haliyle, insanoğlunun el yazısı da bozuluyor. Eski yazışmalardaki özeni daima arıyoruz.
Dolma kalem, titizlik demektir. Bakım ister. Onu korumak, düşürmemek gerekir. Kullan ve kurtul alışkanlığının dışındadır.
Artık tek kullanımlık tükenmez kalemler, market poşetleri gibi bir hayatımız var. İnsan ilişkileri bile böyle. Kullanıyor ve geride bırakıyorsun. Onunla aranda hiçbir bağ kurulmuyor, ünsiyet oluşmuyor. Kullan, at.
Plastik, dünyamızı ele geçiriyor sanki. Sadece eşyalardan bahsetmiyoruz. İnsan ilişkileri de yapay, suni, sentetik. Birliktelikler kalbin değil, menfaatin üzerine kurulabiliyor. Temel çürük.
Bitince atılan şeyleri bir türlü sevemedim. Plastik eşyalar da buna dâhil. Hâlâ ahşap, cam, porselen ve kâğıttan yanayım. Hammaddemiz aynı.
Dünyanın eksiği, insanın isteği bitmez. İhtiyaç ile ihtiras arasındaki mesafe uzun gibi görünse de bir anda kısalabilir.
Canlı ve cansız her şeyi kullanışlı bir nesne olarak gören, sadece kazancını düşünen bir kimse, elbette insanlara ve tabiata gereken özeni göstermez. Çünkü hürmet ve merhamet duygusunu kaybetmiştir. Bütün taşları kaldırıp altına bakmak ister. Merak değil, hırstır bu.
Elinin altındakini hor kullanan, kendini dünyanın sahibi sanan birinden ‘ahlakî dürüstlük ve manevî disiplin’ bekleyemeyiz. Sonra işte bunlar oluyor.
Yeni Şafak yazarı İbrahim Tenekeci'nin bugünkü yazısının tamamına ulaşmak için tıklayın.
Bu haber toplam 612 kez ziyaret edildi.
Yorum Ekle
Adınız / RumuzYorumunuz