Ali Haydar Haksal
8 Mart 2019, Cuma
Siyasal gerilimlerin tırmandığı şu zamanda hiçbir şey normal seyretmiyor. Gerilimler dorukta. Sonuçların nereye varacağı hesaplanmadan, ağızdan çıkanlar, gereksizlikler, fazlalıklar, boş ve amacı aşan sözler havada uçuşuyor. Artık hiçbiri kementle yakalanacak gibi değil. Havada uçuştukça tam bulanık, karışık, puslu bir hava oluşturuyor.
Kimi zaman bilinçli yapılan ve bir amaca dönük olan çıkışlar sözler öyle bir hâle geliyor ki ortamı iyice karmaşıklaştırıyor.
Aynı milletten olduğumuz, renk ton ve düşünce farklılıklarımızın olduğu hesaba katılmıyor. Milleti birbirine hasım kılmak, ayırmak, ötekileştirmek basit çıkar duygularıyla daha da uzaklaştırıyor.
Haz vermeyen insanı huzursuz kılan bir ortam var. Ruh halleri alabildiğine gergin ve itici. Birlik olunması gereken konularda bile bir araya gelinemiyor. Olumlu olabilecek durumlar bile bu üslup ve tutumlar karşısında olumsuz karşılanabiliyor.
Bir millet ancak bu kadar birbirine düşman edilebilir, bu kadar gerginleştirilebilir, bu kadar sıkıntılara neden olunabilir. Siyasal hırs ve çıkarların bu denli merkeze taşınması iplerin ucunu iyice kaçırmaya neden.
Bazı sorunlar konuşulamıyor, kimi gereksiz durumlar ve tartışmalar üzerinde düşünülemiyor. İnsanın sınırsız hırsları değerlerin alt üst olmasına neden oluyor.
Cepheler oluşturanlar sözlerini tartıya vuramıyorlar.
Bu millete yazık oluyor.
Bu milletin birbiriyle buluşacağı ortak o kadar çok şeyleri var ki, bunlar görmezlikten geliniyor ve hatta uçurumların derinleşmesine nedenler oluşturuluyor.
Şu ölümlü dünyada hiç kimse kalıcı değil. Yapıp ettikleri olumlu ya da olumsuzlukların sonuçları elbette kişileri bir gün bir yerde bulacağı kesin.
“Göz kendini görmüyor” diye bir deyim var. Gözün kararması değil kendini görmesi başkalarını görmeye de engel.
Yazı ve konuşmalarımızda, özel de olsa “Müslüman’ız” vurgusunda bulunuyoruz. Bunun anlam ve değeri çok büyük. İslâm’ın özüne uygun her davranışın, söyleyişin başımızın üzerinde yeri var. İye ve güzele teslimiz. Bunu yaşayanlara deyim yerinde ise köleyiz. İyilik ve güzelliklerin emrindeyiz.
İnsanı zıvanadan çıkaran, öfke ve gurur bulamacına düşüren hâllerden ve davranışlardan uzak durulmalı. Hele şu kaosa dönen ortamdan uzak durmalıyız. Ortalık durulur mu, daha karmaşık hâle mi gelir onun iyi tartıp biçmeliyiz. Olumsuzluklara ve gerilimlere, fitneye ve fesada düşüşe neden olmayalım. Güzelliklerin ve iyiliklerin neden olacağı davranışlar bizim için ölçü. Nerede iyilik ve güzellikler var ise oraya yönelinmeli.
Şeytan karmaşa ve kaosu sever. Kimseyi ta’n ve tekfir etmeden, kimseyi ötelemeden, bu hayatın bugünü olduğu gibi yarını da olduğunun hesabını bilen, bilinçle yaşayanlarla birlikte olmaya bakılmalı. Bunun için çaba gösterilmeli.
İstikamet sahibi, adil, merhametli, güzel ve iyi bakışlı insanlarla birlikte olmak tek seçenek.
Dünyayı kendinden ibaret sananların kibrinden uzak durulmalı. Her insan ölümlüdür, her insanın yapıp edecekleri bir yere kadardır. Allah’ın en sevgili kulları bile belli bir ömür yaşadı şu dünyada. Efendimizin açtığı yol yürüyüşünü kendine ölçü alanlar, onun gibi güvenilir ve inanılır kimseler gibi olmaya bakılmalı.
Dünya sultanlarının hiçbiri burada kalmadı. En zalimleri de en adil ve merhametli olanları da belli bir süre yaşayabildi. İyilik ve güzellik tohumları ekenler bu dünyada karşılıklarını alabildikleri gibi almasalar bile ötede mutlaka alacaklarından kuşku yok. Bu dünya saltanatı ve nimetleri için bu kadar kaosa, gerilime gerek var mı? Yeryüzüne iyi ve güzellikler saçmaktan başka hiçbir seçeneğimiz yok bizim. En iyisi biz işimize bakalım.