Ali Haydar Haksal
25 Ocak 2019, Cuma
Günümüz ortamında gençlik konusundaki değişimlerden ötürü bir umutsuzluk içinde değiliz. Gençlik bir anlamda umut ve gelecektir. Hızlı değişimin kitleleri sürükleyişi salt gençlerle ilgili değil. Toplumun hemen bütün kesimleriyle ilgili.
Kişi bulunduğu yerden, pencereden baktığında dar bir alanı görebilir. Gençliğin sorunlarını anlama ve kavramada onları bilme, tanıma ve dinlemeyle olabilir. Ya da birlikte olunabilecek durumlarda anlaşılabilir.
Elbette kendilerinden öncekilerle dil ve bakış farkı var. Hemen her dönemde gençler ile öncekiler arasında bir çatışma var, olageliyor. Bu, olağan. Geçmişte de yaşları önde olanlar gençlerden yakınırlardı, şimdi de öyle.
Gençliğin önünde yer alanların onlarla nasıl bir dil bağı kurduğu ya da kurabildiği önemli. Birbirini anlamada nasıl bir ruh hâli var?
Hayatta hızlı bir değişim var. Nesneler insanı bir bütün olarak kuşatma altına almış bulunuyor. Toplumda ciddî sorunlar ve bunalımlar var. Çatışmalar sadece gençlerle ilgili olmuyor.
İnsanlık şu sıralar âdeta cinnet geçiriyor. Cinayetler, savaşlar, gerilimli yaşama oldukça yoğun. Böyle bir durumda gençlerin etkilenmemesi düşünülemez. Aile içi çatışma ve huzursuzluklar, boşanmalar, dijimedya ortamının uçsuz bucaksızlığı etkilemede başlıca nedenler.
Bu hızlı değişimin hızını kesecek tez olunabilecek hamlelere gereksinim bulunuyor. Bir nesneyi kendiniz üretemiyorsanız, suyun başını kendiniz tutamıyorsanız, üzerinize abandırılanlara kapılmak durumundasınız.
Gençliğin idealizmden, daha açık bir deyimle müslüman olma ve dava bilincinden uzaklaşmaları bir kültür sorunudur. Edebiyat, sanat, düşünce, estetik ve ahlâkî yaşama biçimi hayatın dışına çıkınca bundan elbette ki etkilenecek olan gençlik olur.
Gençliğin önünde olabilecek düşünce ve sanat insanları önemli. Kapitalist sistem tüketici. Sanat ve düşünceyi de tüketiyor. Kendi adına o alanlardan ne kazanç elde edebileceğine bakıyor. Orada nitelik aranmaz. Günümüz kültür hayatına pop ve sıradanlık egemen.
Gençliğin bulunduğu ortamlar da önemli. Çevrenin etkisi çok büyük.
İnsanlar birbirlerine hangi anlamda örnek olabiliyor. Kim çekim alanı? İnsan mı, nesnenler mi dijihayat mı? Sürekli bayanlar üzerinden sosyolojik çözümlemelerde bulunmak sağlıklı değil. Toplum veya gençlik bir bütün. Etkinlik ve edilgenlik durumu hemen herkes için geçerli.
Siyasal gerilim ve sloganlar insan ruhunu doyurmuyor. Sadece duyguları köpürtüyor. Gereksiz savruluşlara itiyor.
Siyasada önde olanların bilgi ve düşünce birikimsizlikleri ancak slogan, buna bağlı gerilim üretir. Kişilere bağlı bir durum söz konusu olur. Kişilerin etki alanı bir yere kadar, belli bir süre sonra kişi ile birlikte o da biter.
Siyasayı besleyen düşünce değil de PR, yani reklâm ve tanıtıma dönük tanıtım ve sunuşlar, bunlar içi boş kalıplar sunar. Tanıtım ve reklâm gücü de elbette etkili olur. O da bir yere kadar geçerli olur.
Toplum buyruklarla yönetilip güdülemez. İnsan ruhuna en aykırı olanı bir tarz. Buna karşı çıkar, tepki gösterir. Gençliğin kendinden öncekilere tepkisi ve farklı bir yol tutturması da bundan.
Gençlik gelecek ve umuttur. Bir zamanlar biz yaştakilerde olduğu gibi. Gelecekte de onlar bizim konumumuzda olur. Belki de daha değişmiş olarak. Onlarla dil bağı kurmanın yolu sevgi ve içtenliktir. Bu hemen herkes için geçerli. İnsanı insan olarak görmekten başka bir seçenek bulunmuyor. Gençler, kadınlar ve bütün kesimler için geçerli.